Dünya, iklim değişikliğiyle mücadelede kilit bir dönemeçte. Seller, orman yangınları ve tür kayıpları her geçen gün artarken, çözüm arayışları da hız kazanıyor. Peki ya cevap, tam da doğanın kendisinde saklıysa? Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN), bu soruya yanıt olarak “Doğa Temelli Çözümler (NbS) Küresel Standart”larını geliştirdi. Bu standart, ekosistemleri korurken insan refahını da gözeten projeler için bir rehber niteliğinde. İşte, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için atılması gereken 8 kritik adım ve bu adımları hayata geçiren çarpıcı örnekler:
1. Toplumsal Sorunların Kalbine Dokunmak: Yerel İhtiyaçlar, Küresel Çözümler
Doğa temelli çözümler, öncelikle yerelin sesini dinlemekle başlıyor. Senegal’de, iklim değişikliğinin yol açtığı tuzlanma ve kuraklık, tarımı tehdit ediyordu. Yerel toplulukların katılımıyla düzenlenen atölyelerde, “gıda güvenliği”, “sel riski” ve “ekosistem bozulması” öncelikli sorunlar olarak belirlendi. Proje, sadece sel bariyerleri inşa etmekle kalmadı; tuzlu topraklarda dayanıklı tarım teknikleri geliştirerek hem ürün verimini artırdı hem de biyoçeşitliliği korudu. Anahtar Nokta: Çözümler, masada değil, tarlada şekillenmeli.
2. Ölçeği Kucaklamak: Nehir Havzalarından Mega Kentlere
Kenya’nın Tana Nehri Havzası’nda, hem hidroelektrik santraller hem de tarım alanları için su rekabeti yaşanıyordu. IUCN’in yürüttüğü WISE-UP projesi, doğal altyapıyı (sulak alanlar, ormanlar) mühendislik projeleriyle entegre etti. Sonuç? Yılda 170 milyon dolar değerinde ekosistem hizmeti oluştu, hem enerji hem tarım ihtiyaçları dengeye geldi. Çıkarım: Doğa ve insan yapımı sistemler, birbirinin rakibi değil, tamamlayıcısı olmalı.
3. Biyoçeşitlilik Kazanımı: Kaybolan Habitatlar Geri Geliyor
İngiltere’nin Medmerry kıyılarında, deniz duvarları yerine doğal bitki örtüsü kullanılarak sel riski azaltıldı. Açılan 110 metrelik bir kanal, 183 hektarlık yeni gelgit habitatı yarattı dolayısı ile bu alan, artık nadir kuş türlerine ve deniz canlılarına ev sahipliği yapıyor. İlham Verici Veri: Proje, sel hasarını %90 azaltırken, biyoçeşitliliği %40 artırdı.
4. Ekonomik Denge: Mangrovların Gücü
Barbados’ta, Folkestone Marine Park’taki mangrov restorasyonu, yılda 20 milyon dolarlık sel zararını önlüyor. Ancak proje başlangıçta halkın direnciyle karşılaştı: Mangrovlar “sivrisinek yuvası” olarak görülüyordu. Yerel halkla işbirği yapılarak, mangrovların balıkçılık ve ekoturizmdeki rolü vurgulandı. Ekonomik Ders: Doğa yatırımları, kısa vadeli maliyetlerin ötesinde uzun vadeli kazançlar sunar.
5. Katılımcı Yönetişim: Antwerp’in Yeşil Koridorları
Belçika’nın Sint Andries mahallesinde, yağmur suyunu yönetmek için “bioswales” (bitkili drenaj kanalları) tasarlanırken, sakinler “rüya atölyeleri”ne davet edildi. Sokak sanatçıları, çocuklar ve mühendisler bir arada çalıştı kısaca söylecek olursak, yalnızca bir altyapı projesi değil, toplumsal bir hareket doğdu. Altın Kural: Karar masalarında herkesin sandalyesi olmalı.
6. Adil Ödünleşim: Bangladeş’in Hilsa Balığı Mucizesi
Hilsa balığı, Bangladeş’te 3 milyon kişinin geçim kaynağı. Ancak aşırı avlanma, stokları tükenme noktasına getirdi. Balıkçılara, yasak dönemlerinde pirinç desteği sağlandı; koruma alanları oluşturuldu. Bugün Hilsa popülasyonu ikiye katlandı, ancak ilk başta mikrofinans eksikliği ve protein krizi gibi beklenmedik sorunlar yaşandı. Kritik Ders: Ödünleşim yönetimi, sürekli diyalog ve esneklik gerektirir.
7. Adaptif Yönetim: Tanzanya’nın Çölleşen Toprakları Yeniden Yeşeriyor
Shinyanga bölgesinde, 1980’lerde dikilen egzotik ağaçlar halkın ilgisini çekmeyince proje çöktü. Yerel toplulukların geleneksel Ngitili orman yönetimi benimsendi. Bugün 300.000 hektar yeşil alan restore edildi; aile başına aylık 14 dolar ek gelir sağlandı. Başarının Sırrı: Projeler, kültürel mirasla uyumlu olmalı.
8. Politikayla Bütünleşme: El Salvador’un Restorasyon Rönesansı
El Salvador, Bonn Challenge kapsamında 1 milyon hektar araziyi restore etme sözü verdi. Bugüne kadar 122.000 hektarda ormanlaştırma yapıldı; bu, 3.6 milyon ton karbon salımını önledi. Proje, 10 ulusal politika ile uyumlu hale getirilerek sürdürülebilir kıldı. Vizyon: Doğa temelli çözümler, politika yapıcıların ajandasında ön sıralara tırmanmalı.
Son Söz: Doğa Bize Çözüm Sunuyor, Peki Biz Dinliyor Muyuz?
IUCN’in bu 8 ilkesi, yalnızca bir “yeşil proje” rehberi değil; insanlığın geleceğine dair bir manifesto. İklim kriziyle mücadelede beton duvarlar değil, mangrov kökleri inşa etmeliyiz. Tarım alanlarını genişletmek yerine, toprağı iyileştiren teknikleri benimsemeliyiz. En önemlisi, karar süreçlerine herkesin dahil olduğu bir sistem kurmalıyız. Unutmayalım: Doğa, bize zaten çözümleri sunuyor. Yapmamız gereken tek şey, onun dilini anlamak ve harekete geçmek.
“Doğa, insanlığın en eski müttefikidir. Onu dinlersek, bize yol gösterir.”
Kaynak: IUCN Küresel Doğa Temelli Çözümler Standardı (2020)